24 Ağustos 2011 Çarşamba

odtüden sinir hücrelerınin yenılenmesınde büyük umut

Ortadoğu Teknik Üniversitesi araştırmacıları, vücutta yenilenemeyen hücreler arasında bulunan sinir hücrelerinin, kök hücrelerden elde edilmesine olanak tanıyan çalışmalarında önemli bir oranda yol katettiler. Böylece sinir hücreleri kayıplarından doğan hasarlar tedavi edilebilecek.

Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) araştırmacıları, vücutta yenilenemeyen dokular arasında bulunan sinir dokularında meydana gelen iyileşemeyen hasarlarda, kök hücrelerin kullanımını içeren ''sinir doku mühendisliği'' çalışmalarında önemli başarı gösterdiler. 

ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vasıf Hasırcı başkanlığındaki ekip, kök hücreleri farklılaştırarak elde edilen sinir hücrelerini ''fotolitografi'' ve ''elektroeğirme'' yöntemlerini kullanarak organize doku olmaya elverişli bir biçimde yönlendirmeyi başardı. 

Sinir sistemi hasarları için önem taşıyan çalışmanın bundan sonraki aşamasında söz konusu sinir hücrelerinin oluşturduğu 3 boyutlu yapı, tavşanlar üzerinde denenecek. 

Prof. Dr. Hasırcı, günlük hayatta rastlanan kazalarda sinir sisteminin alabileceği mekanik, ısıl ya da kimyasal darbelerin merkezi ya da periferal sinir sisteminde tedavi edilemez hasarlara yol açabileceğini bildirdi. 

Bu gibi durumların sonucunda, pek çok insanın yaşam kalitesini etkileyen istemli hareket, hafıza, konuşma gibi yeteneklerini kaybedebildiğini aktaran Hasırcı, bunlar arasında bulunan omurilik yaralanmasının hasar boyutu ve derecesine göre kendiliğinden iyileşmesi mümkün olmayan bozukluklara neden olduğunu belirtti. 

Hasırcı, Türkiye'de omurilik yaralanmalarının sıklığına ait sağlıklı istatistiksel verilerin bulunmadığını, ancak yayınlanan çok merkezli bir çalışmada 1992 yılında travmatik omurilik yaralanması görülen hasta sayısının 581 ve hastalığın yıllık görülme sıklığının ise milyonda 12,7 olarak bildirildiğini aktardı. 

ABD'nin National Spinal Cord Injury Statistical Center tarafından 2005'de yayınlanan verilerin, ABD'de her yıl 10 bin yeni vakaya rastlandığını gösterdiğini anlatan Hasırcı, verilere göre bu hastaların ortalama hastane masraflarının 95 bin Dolar, ayrıca iyileşme ve rehabilitasyondan sonra ortalama yıllık masraflarının da yaklaşık 14 bin Dolar olduğunu kaydetti. Hasırcı, bu verilerin ışığında yirmi beş yaşındaki bir hastanın yaşam boyu ortalama sağlık giderlerinin, 620 bin–2 milyon 800 bin Dolar arasında değiştiğini söyledi. 

Merkezi sinir sistemi hasarlarının yanı sıra, periferal sinir sisteminde de travma sonucu oluşan hasarların oldukça Yaygın olduğuna işaret eden Hasırcı, ABD'de periferal sinir sisteminde meydana gelen travmalar sonucunda her yıl 50 binden fazla nörolojik cerrahi işlem uygulandığını dile getirdi. 

Haberler

19 Ağustos 2011 Cuma

engelli tertibatlı araç kullanma


felçli kişilerin yardımsız üstlerini giyip çıkarmaları

felçi kişilerin üst giymeleri ve çıkarmaları nekadar zor olsada bunu yapmak en azından denemk lazım çünki bir nevi kaslarını çalıştrmış ve egzersiz yapmış oluyosun 5 dk giyemiyosanz 30 dk giyin yeterki uğraşılsın sonuçta yapıcak çok daha önmli işlerimz olmadğnı düşünüyrum videodaki kişi spinal kord c seviyesi bir felçli kişi ve sevıyesınden dolayı ellerini kullanamıyo buna rağmen gayetde iyi bi şekilde elbiselerını giyiyor düşünün elleri sağlam kişinin nasıl giyceğni...

omurilik felçli kişinin zaferi

spinal kord yaralanmalırda süreç çok yavş ilerler nezaman ne olucağı hiç belli olmaz yapmamız ne düzeyde olsakta bıkmadan usanmadan azim içinde olmak lazım videosunu paylaştığım kişide çok zor bır surecten gecıp ıstenılen noktaya gelmiştır ve devamlı gelişme içinde oluvcaktır boğazı delinmiş burnundan sıvı ile beslenıyor nefesını cıhaz yoluyla alıyor onlara rağmen hayata olan sevıncını kaybetmemiş zor değil iistemek yeterli gerisi kendılıgnden geliyor...

azmin zaferi spinal kord yaralanmalı kişinin sabırla iyleşme dönemi


spinal kord yaralanmaları

spinal kord yaralanmalrı ve tedavisi çok zahmetli ve titizlik sabır özgüven destek ve büyük bir moral gerektirmektedir şüphesiz hastanın ne kadar erken dönemde kendıne gelmesıne ve nasıl bır durumun içinde olduğnu ıkrak etdırmek çok önemlıdır ki bıran önce kazanımlar baslamlıdır fizik tedavı ve rehabiltasyonla bıkmadan uğraş içinde olmalıdır yaşayan kişi için  çok zor bır durumun içinde olsada hayata bakış açısını değiştırmemelıdr zamanla doğru yolun içine gırcektır belli bir süreçten geçtıkten sonra  adım adım herseyı hiç yasamamş gibi yasıycaktır yapması  gereken bol moral depolamlı ve buyuk bır sabır içinde hiç bişey olmamış gibi çalışmalıdır bu ılerde hayatını dahada kolaylatırcaktr zamanla düzene oturcak hayatı utmayın ki azmin elınden hiç bişey kurtulamaz..

engelli kişilerin tekerlekli sandalyeden araça geçişi


japon yürüme robotları harika felçlilerde büyük umut


bu robotların sayesınde hiç yoktan ayakta durup adım atmanın tadına yenıden varıcaklar felçliler çok güzel japonlar gercekten robotlardan anlıyo faydalı bi iş üzerınde hız kesmeden çalışıyorlar.....

BİYONİK BACAKLAR SAYESİNDE YÜRÜDÜ

adam 4,5 yıl sonra ilk defa yürümenın keyfını robotla çıkarıyor

Felçliler Rewalk ile Artık Yürüyebilecek


Felçliler için ayakta durma, yürüme,  çıkma gibi daha önce hayal bile edilemeyecek hareket olanakları sağlayan “ ” geliştiriliyor.
’nin internet sitesinde yer alan habere göre, ’deki Şeba Tıp Merkezinde klinik denemeleri yapılan “” (yeniden yürüme) adlı yarı robotik motorize sistemde, sırta bir aygıt takılıyor, bacaklara mekanik parçalar bağlanıyor ve sinyal gönderiliyor.Aygıtı kullananlar, koltuk değneğiyle yürüyor, vücudun üst kısmı ve ağırlık merkezindeki değişiklikle de aygıtı kontrol ediyor.
Kendisi de felçli olan Argo Medikal Teknolojiler şirketinin kurucusu mühendis ’in, çocukluk rüyası olan bu aygıtı tekerlikli sandalyeye alternatif arayışı sırasında geliştirdiği belirtiliyor.
Aygıtı deneyenlerden, 20 yıldır felçli olan eski İsrailli paraşütçü Radi , “Rewalk”un hayatını değiştirdiğini söyledi.
Yeniden yürümeyi hayal bile edemediğini, yaralandıktan sonra bunun nasıl bir şey olduğunu unuttuğunu anlatan Kaiof, ayağa kalktığında insanlarla aşağıdan değil, göz göze gelerek konuşabilmesinin önemine dikkat çekti.
Daha önce, Japonlar da benzer bir “ giysi” ile felçlilere yürüme olanağı tanıyan bir çalışmaya  atmıştı. Japonların geliştirdiği “HAL” adı verilen robotik iskelet, ikinci iskelet gibi giyilebilen ve batarya ile çalışan bir özelliğe sahip.
İnternet Sitesi www.argomedtec.com/


Devamı: http://www.gedop.org/blog/bilim-ve-teknoloji/felcliler-rewalk-ile-artik-yuruyebilecek#ixzz1VWlROO3C
Under Creative Commons License: Attribution

insan üstü güç veren kıyafet felçli hastalarda umut



 olmak isteyenler için ideal
 üniversitesinden  Yoşiyuki ’nin tasarladığı “-giysi”nin üretileceği fabrikanın inşaatına başlandı.
Kısaca “” adı verilen  , ikinci  gibi “giyiliyor”. Özellikle hastanelerde ve yaşlı yurtlarında hastabakıcılar ve hemşirelerin kullanması öngörülen harici , ağırlık kaldırmayı kolaylaştırıyor. Kaslarını kullanmakta zorlanan kimseler de bu “ giysi” sayesinde rahatça hareket edebiliyor.
Bataryayla çalışan “iskelet giysi”; sırt, bacaklar ve kolları sarıyor. Üzerindeki sensörlerle kas faaliyetlerini algılayan sistem, -motorlarını kullanarak harekete geçiyor ve yürürken, otururken, kalkarken,  çıkarken, ağırlık kaldırırken kaslara binen yükü kendi üzerine alıyor. Fabrika yılda 500 “robot iskelet” üretecek. “İskelet giysinin” fiyatının 8 bin dolar civarında olması bekleniyor.


Devamı: http://www.gedop.org/blog/bilim-ve-teknoloji/bu-kiyafet-insanustu-guc-veriyor#ixzz1VWjQWA4T
Under Creative Commons License: Attribution

16 Ağustos 2011 Salı

nevşehir kozaklı fizik tedavi ve rehabiltasyon merkezi


Nevşehir Şevki Atasagun Devlet Hastanesi'ne bağlı olarak Nevşehir'in Kozaklı ilçesinde hizmete kazandırılan Kozaklı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi'nde felci hastaların etkin tedavisinde kullanılan ‘Lokomot’ cihazı, ilk kez bir devlet hastanesinde
Nevşehir Şevki Atasagun Devlet Hastanesi'ne bağlı olarak Nevşehir'in Kozaklı ilçesinde hizmete kazandırılan Kozaklı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi'nde felci hastaların etkin tedavisinde kullanılan ‘Lokomot’ cihazı, ilk kez bir devlet hastanesinde hasta üzerinde denemeye başlandı.
Nevşehir'in Kozaklı ilçesinde 1986 yılında SSK Genel Müdürlüğü tarafından yapımı tamamlanarak hizmete hazır hale getirilmesine karşın, çeşitli sebeplere dayalı olarak hizmete açılamayan Kozaklı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi, tüm sağlık kuruluşlarının Sağlık Bakanlığı çatısı altında toplanma kararının ardından yaklaşık 11 milyon TL'lik bir harcama modernize edilerek, yataklı hasta kabulüne başladı.
Nevşehir İl Sağlık Müdürü Dr. Serkan İnceçayır yaptığı açıklamada, yataklı hasta kabulüne başlanıldığı merkezde, ilk etapta tamamı fizik tedavi gerektiren 7 hastanın tedavilerinin modern cihaz ve aletlerin kullanıldığı İ.Şevki Atasagun Devlet Hastanesi'ne bağlı Kozaklı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde başlanıldığını söyledi.
120 yataklı hastanenin fiziki koşulları taşıdığı için 240 yatağa kadar yükseltilebileceğini kaydeden İnceçayır, Nevşehir'in yanı sıra çevre kentlerden de fizik tedavi gerektirebilecek SSK'lıların yanı sıra Yeşil Kartlı hastaların da tedavi edilebileceğini söyledi. İnceçayır, tek, çift ve aile tipi olarak dizayn edilen odaların tamamının klimalı, tuvalet, banyo ve televizyon ile refakatçilerin yararlanabileceği 5 yıldızlı bir otel odasını anımsatacak özellikler taşıdığını vurguladı.
Hastanenin hizmet alımından sorumlu Sıla Sağlık ve Danışmanlık Hizmetleri Grubu Şube Müdürü Kurtuluş Bozacı da yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da kendi sorumluluk alanlarına giren ünitelerde önemli bir çalışma yürüttüklerini söyledi.
2 yıllığına Kozaklı Fizik tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi'nin de hizmet alımından sorumlu olduklarını belirten Bozacı, 1 doktor, 3 fizyoterapist, 2 hidroterapist, 2 fizik tedavi doktoru ve 2 yönetici olarak 10 kişi ile hizmet sağladıklarını ifade etti.



Merkezden yararlanacak hastalar için 38 değişik türde cihaz ve aletle tedavi işlemlerinin yürütüleceğini anlatan Bozacı, bunlar içerisinde en önemli cihazın ‘Lokomot’ ismi verilen boyun ve belden aşağı hastaların 3 aylık tedavilerinin ardından bazı ihtiyaçlarını rahatlıkla görebileceği cihaz olduğunu ve ülke genelindeki tüm devlet hastaneleri içerisinde ilk kez Kozaklı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi'nde kullanılmaya başlanıldığını söyledi. Hala bu cihazın ülke genelinde Çapa Tıp Fakültesi ve GATA'da kullanıldığını belirten Bozacı, bu cihaz ile bir çok felçli hastanın sorunlarının çözümüne ciddi katkılar sağlanacağını kaydetti. Bozacı, lokomot cihazından ilk olarak felçli Ayşe Kaya'nın yararlandığını ifade ederek, yakın bir zamanda bu hastanın bazı ihtiyaçlarını başkalarının yardımı olmaksızın karşılayabileceğini söyledi.

kocaelide 13 hasta yürmeye başladı

Kocaeli'deki yaklaşık 1 ay önce hizmete sokulan lokomat cihazı ile 15 felçli hastadan 13'ü yürümeye başladı 

11-01-2011 / 17:09:55
Kocaeli'deki özel bir hastanede yaklaşık bir ay önce hizmete sokulan ve ''yürüme robotu'' olarak bilinen lokomat cihazı sayesinde 15 felçli hastadan 13'ü yeniden yürümeye başladı.
Romatem Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi Başhekimi Ertunga Öney, düzenlediği basın toplantısında, 2'si merkezlerinde olmak üzere Türkiye'de yalnızca 5 adet bulunan lokomat cihazının beyin felci (inme), omurilik yaralanması, beyin yaralanması, beyin ve omurilik tümörleri, spastik özürlü çocuklar, multiple skleroz (MS) hastalarının erken dönemde tedavisinde önemli rol oynadığını söyleyerek, şunları söyledi:
Robotik yürüme cihazımız, özellikle nörolojik yani sinir sistemine bağlı felçlilerin tedavisinde kullanılan son teknolojik bir cihaz. Cihazdaki bilgisayar programı sayesinde hasta, hasar gören bacağını normal bir şekilde kullanabiliyor ve normal yürüme hareketlerini bu cihaz sayesinde yapabiliyor. Bu hareketleri yapan hasta, normalde yapamadığı hareketlerin orijinalını tekrar hatırlamış oluyor. Beyine, bacaktan 'hareket bu şekilde yapılır' komutu gidiyor. Bu da beynin kendini, normal hareket etmesi konusunda uyarmasına neden oluyor. Bu cihaz hastanın iyileşmesine çok önemli destek sağlıyor.''
Cihazın sadece hastaların yürümesini sağlamak amacıyla kullanılmadığına işaret eden Öney, ''Oturamayan hastaların oturma dengesinin gelişmesinde, kasılmaları olan hastaların aşırı kasılmalarının hafiflemesine yardımcı oluyor. Cihaz ayrıca hastaların hareket etmesi nedeniyle oluşabilecek yatak yarası, kabızlık gibi bazı istenmeyen komplikasyonların oluşumlarını da ortadan kaldırıyor'' diye konuştu.
Her hastada oluşan hasara bağlı olarak seans sayısının değişiklik gösterdiğine değinen Öney, bir hastanın ortalama 10 seansta tekrar yürüyüp yürüyemeyeceğinin ortaya çıktığını, yaklaşık bir aydır kullandıkları cihaz sayesinde 15 felçli hastadan 13'ünün yürümeye başladığını, diğer 2 hastanın tedavi sürecinin ise devam ettiğini kaydetti.
Yaklaşık bir yıl önce beyin kanamasına bağlı olarak vücudunun sağ tarafında ve bacağında hareket kısıtlılığı meydana gelen Mevlüt İrican'ın (26) yürüyüşünün cihaz sayesinde 12 seansta normal bir insana yakın hale geldiğini dile getiren Öney, ''Mevlüt'ün erken dönemde tedaviye başlaması büyük şans olmuş. Tedavisi bizden önce Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde devam ediyordu. Bize geldiği dönemde belirgin bir mesafe katetmişti. Biz de bu cihazla yürümeyle ilgili kazandığı negatif gelişmeleri normale dönüştürmeye çalıştık. Yürüyüşü şu anda normal bir insana yakın hale geldi. Mevlüt bunu yaklaşık 12 seansta başardı'' şeklinde konuştu.
Dr. Ertunga Öney, merkezlerindeki lokomatın seansının 100 TL olarak belirlendiğini de sözlerine ekledi.
Tedavinin ardından sağlığına kavuşan Mevlüt İrican ise yaklaşık bir yıl önce beyin kanaması geçirdiğini, 10 ay önce taburcu olduğunu, son bir aydır gördüğü tedaviyle de eskisine yakın şekilde yürüyebildiğini söyledi.
<

kök hücrede arastırmalar yenıden serbest bırakıldı

Daha önce sekiz yıl yasaklamışlardı...

ABD’de Washington Temyiz Mahkemesi, Yüksek Mahkeme’nin nisandaki durdurma kararından sonra, embriyo kök hücre araştırmalarını yeniden serbest bıraktı. İnsan embriyolarının imhasına karşı çıkanların yoğun olarak yer aldığı davada Yargıç Royce Lamberth, embriyolarda kök hücre araştırmalarının zararlı olmadığına hükmetti. Yargıç Lamberth’in kararıyla kök hücre araştırmalarının federal fon (devlet desteği) ile yapılmasının yolu yeniden açıldı. ABD Başkanı Barack Obama’nın selefi George Bush, kök hücre araştırmalarını 8 yıl yasaklamış; Obama, mart 2009’da araştırmayı serbest bırakmıştı.

HaberTürk

kapanmayan yaralara kök hücre

Fazla kilolardan yakınanların kurtulmak için çaba gösterdiği vücut yağı, kronik yaraların kök hücre ile tedavisinde umut oldu. Dünya çapında birkaç merkezde uygulanabilen yöntem, Türkiye'de ilk kez, Bezmi Alem Vakıf Üniversitesi'ne devredildikten sonra büyük bir değişim yaşayan Vakıf Gureba Hastanesi'nde gerçekleştirildi. 87 yaşındaki Haşim Cansız'ın ayağındaki 1 yıldır kapanmayan yara tedavi edildi. 

GÖBEK YAĞI AYAĞA ŞİFA OLDU
Ayağının alt bölgesindeki yaklaşık 15 santimetrelik yara nedeniyle hastaneye yatan Cansız'ın kök hücre yöntemiyle tedavi edilmesine karar verildi. Dünyada diyabet hastalığının neden olduğu yaraları kök hücre ile tedavi etme yönteminin öncüsü olan Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Opr. Dr Mehmet Veli Karaaltın yönetiminde 2 saatlik bir operasyon geçiren Cansız'ın göbeğinden alınan yağ, ayağındaki yaranın kapatılması için kullanıldı. 


HÜCRELER YARAYA ENJEKTE EDİLDİ
Yeni Şafak muhabirinin de tanıklık ettiği tedavide Cansız'ın göbeğinden yağ emme metoduyla 240 cc yağ alındı. Özel dizayn edilmiş makinaya konulan yağdan tam 60 milyon kök hücre elde edildi. Makinada ayrışan kök hücreler, şırınga ile Cansız'ın yara bölgesine enjekte edildi. Enjekte işlemi 10 dakika gibi kısa sürede tamamlandı. Yara birkaç günde kapanmaya başladı. Opr. Dr Mehmet Veli Karaaltın, yağdan elde edilen kök hücrelerin birçok tedavide kullanılacağını belirtti.

Zararsız tedavi yöntemi
Tedavi yöntemi ameliyathane ortamında yağ emme yöntemi ile (liposuction) gerekli miktarda yağ dokusunun alınmasıyla başlıyor. Yağ dokusu içinde muhafaza edilen hücreleri ayrıştırılması için bir cihaza alınıyor. Yapılan karmaşık işlemlerden sonra kök hücreler elde ediliyor. 

İşte 5 adımda kök hücre ile yara tedavisi
1- Göbek veya vücutta yağ bulunan bölgeden liposakşın yöntemi ile yağ çıkartılır.
2- Yağ hücreleri özel tasarlanmış cihaza yerleştirilir.
3- Yağ posası ile yüksek potansiyele sahip kök hücrelerin ayrıştırılması ve kök hücre elde edilmesi.
4- Şırınga ile alınan kök hücrelerin yanığın olduğu yere enjekte edilmesi.
5- Kök hücreleri yanığın olduğu alanda kısa zaman sonra kapanmayan yarayı iyileştirici bir etki sağlıyor. 

Kaynak:Kapanmayan yaraya kök hücre tedavisi - 28.12.2010 - Saglık - Yeni Şafak

kök hücreden kas üretildi-ankara ünüversitesi

 Doç. Dr. Çetin Kocaefe'nin haberi yalanlayan açıklaması:

Sayın Kas Hastalıkları Derneği’nin değerli üyeleri,

22 Ocak 2011 tarihinde Hürriyet Gazetesi manşetinde yayınlanan “Türk Malı Mucize Kas” başlıklı habere ve bunu takip eden akşam haberlerinde çıkan bu konu ile ilgili diğer haberlere istinaden görüş ve fikirlerimi sizlere sunmak istiyorum.

Habere konu olan bilimsel çalışmanın çok büyük bir kısmı tarafımdan gerçekleştirilmiş olup bilimsel fikrî içeriği tarafımca hazırlanmış ve geliştirilmiştir. Bu bilimsel çalışma 2008 yılında tarafımca başlatılmış olup insan göbek kordonu kök hücrelerinin kas dokusu oluşturmak üzere yeniden programlanması temeline dayanır ve 2002 yılından beri yurt dışında ve içinde (Hacettepe Üniversitesi) sürdürdüğüm çalışmaların devamı niteliğindedir. Bu haberlere neden olan bilimsel çalışma, yurt dışında kök hücre bilim dünyasının en saygın dergilerinden biri olan “Steem Cell Reviews and Reports” dergisinde 28 Haziran 2010 tarihinde yayınlanmıştır. 

Gazete ve televizyon haberlerine konu olan bilimsel çalışma laboratuvar şartlarında gerçekleştirilmiş bir kavram geliştirme çalışması olup, göbek kordonu kök hücrelerinin ne şekilde kas dokusuna dönüştürülebileceğini gösterir nitelikte bir çalışmadır. Hem bu çalışma hem de aynı bilimsel dergide yayınlanan bir diğer çalışma (Vieira 2010) göbek kordonu hücrelerinin kas dokusuna fizyolojik şartlarda farklılaşamayacaklarını ortaya koymuştur. Ancak dışarıdan yapay bir gen transferi ile göbek kordonu hücrelerinin kas dokusuna dönüştürülmeleri mümkün olmuştur. Bu yönü ile bu yaklaşımın kas hastalıklarının tedavisinde kullanımı “henüz” söz konusu değildir. Bu konuda alınması gereken çok uzun bir yol ve yapılması gereken çok sayıda çalışma vardır. Günümüzde tedavisinin mümkün olmaması nedeni ile kas hastaları bu konuda her türlü yayın ve yapılan bilimsel çalışmayı titizlikle takip etmektedir. Gazetede ve görsel basına konu olan haberler malesef içerik ve kapsam olarak kas hastalarına “gereksiz umut” verecek yönde bilimsel sonuçların yanlış yorumlanmasıdır. Bu yönü ile kesinlikle bilim ahlakı ile bağdaşmaz niteliktedir.

Bu bilimsel yayının haklarına sahip araştırıcı olarak çıkan haberler ve içerikleri hakkında daha öncesinde hiçbir şekilde bilgilendirilmedim ve her ne kadar ismim geçmiş olsa da içeriği hakkında da hiçbir şekilde fikrim alınmamıştır. Bu konu ile ilgili bazı gerçekleri kas hastaları, aileleri ve kamu oyuyla paylaşmak istiyorum:

1999 yılından beri kas hastalıkları konusunda temel tıp bilimleri araştırmaları yürüten bir araştırıcıyım. Haberinize konu olan bilimsel çalışmanın fikrî hakları tarafıma ait olup sonuçları malesef yanlış ve yanıltıcı şekilde aktarılmıştır. Çalışmanın çok büyük bir kısmı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılmış olup Ankara Üniversitesi Kök Hücre Enstitüsü ile herhangi bir ilişkisi yoktur. Ankara Üniversitesi Kök Hücre Enstitüsü, bu çalışmanın deneysel kısmının bitişinden çok sonra (20 Kasım 2009) kurulmuştur. (Oysa ki bu bilimsel yazının ilk hali 29 Eylük 2009’da yazılmıştır.)

Bu bilimsel araştırma göbek kordonu hücrelerinin kas dokusuna dönüştürülmesi işleminin deneysel temellerini açıklayan bir “moleküler tıp” çalışması olup, hastalık tedavisine yönelik olarak gerçekleştirilmemiştir. Çalışma ve sonuçları kas hastalıklarının tedavisine yönelik yeni yaklaşımlar geliştirilmesine yardımcı nitelik taşımaktadır ancak, haberlerde de geçtiği şekilde “kas erimesine karşı dirençli” veya “felçliye tedavi umudu” taşıyan sonuçlara malesef sahip değildir. 
Yapılan çalışma laboratuvar şartlarında gerçekleştirilen bir hücre çalışmasıdır. Kas hastalıklarının tedavisine yönelik hiçbir hayvan deneyini içermemektedir. Bu haliyle insanlar üzerinde tedavi amacıyla uygulanabilecek bir yönü yoktur.

Bu çalışma kas hastalıklarının tedavisine yönelik bir “klinik uygulama” değildir. Önümüzdeki beş yıl içinde de tedaviye yönelik her hangi bir uygulama alanı bulması malesef mümkün değildir.

Çalışma sürecinin çok büyük bir kısmı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde gerçekleştirilmiş olup, fikir, deneysel yaklaşım, yapılan ölçüm ve analizler tarafımca tamamlanmıştır. Bu çalışmada katkısı olan 4 araştırıcı vardır. Çalışmadaki görev ve sorumlulukları şu şekilde dağılım göstermektedir; 
Doç. Dr. Çetin Kocaefe (Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi)
Çalışmanın tasarımı, içeriği, tüm deneylerin planlanması ve uygulanması, gen aktarımı ve sonuçlarının hazırlanması, bilimsel analizler ve ölçümler. Çalışma sonuçlarının bilimsel yayın haline getirilmesi. 
Uzm.Biyolog Deniz Balcı (Ankara Üniversitesi)
Çalışmaya konu olan hücrelerin göbek kordonundan ayrıştırılması ve çoğaltılması. 
Dr. Burcu Balcı Hayta (Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi)
Çalışmada yer alan kas proteinleri analizleri 
Prof. Dr. Alp Can (Ankara Üniversitesi).
Çalışmaya sonuçlarının bir kısmının mikroskopi ile görüntülenmesi, çalışmanın yayın haline getirilmesi.

Yukarıdaki detaylardan da anlaşılacağı üzere habere konu olan ve çalışmayı sahiplenerek kamu oyuyla paylaşan Prof. Dr. Günhan Gürman’ın bu çalışma ile hiçbir ilişkisi ve dahli yoktur. Kendisinin kas dokusu veya hastalıkları ile ilgili herhangi bir bilimsel eseri bulunmamaktadır.

Bu çalışmaya konu olan yaklaşım, 1998 yılından beri bilim dünyası tarafından bilinen bir yeniden programlama deneyidir. Tarafımca, 2001-2004 yılları arasında yapılan çalışmalarla aynı yaklaşım kullanılarak yağ hücrelerinin de kas dokusuna dönüştürülmesi gerçekleştirilmiş olup 2005 yılnda bilim dünyasına bir yayın olarak sunulmuştur. 

Sonuç olarak bu çalışma ve sonuçları bilim dünyası tarafından kabul görmüş bilimsel gerçekler olup deneysel niteliktedir ve henüz “kavram geliştirme” aşamasındadır. 
Özet olarak bu çalışma bilinen bir yaklaşımın yeni bir kök hücre tipi üzerinde uygulanmasından ibarettir. Bu çalışma ve sonuçlarının kas hastalarına ve Türk kamu oyuna “yeni bir umut” olarak sunulması yanlıştır ve bu konuda son derece hassas olan kas hastalarının içinde bulunduğu durum göz önüne alındığında önemli bir hatadır. Kas hastalıklarının tedavisine yönelik temel bilimler araştırmalarını yıllardır sürdüren sorumluluk sahibi bir araştırıcı olarak hastaların ve ailelerin yanıltılmaması ve çalışma sonuçlarının yanlış anlaşılmaması için şimdiye dek yaptığım tüm çalışmaların bilimsel yayınlarında içerikten başlığa kadar büyük bir titizlik gösterilmiştir. 

Bu nedenle tarafıma bilgi verilmeden ve onayım alınmadan gazetelerde ve televizyonlarda yayınlanan bu haberlerden dolayı duyduğum üzüntüyü sizinle ve tüm kamu oyuyla paylaşmak istiyorum.

Sorumluluk sahibi bir araştırıcının bilimsel çalışmalarını sürdürebilmesi için yaptığı çalışmaları çarpıtmasına veya sonuçlarını abartmasına ihtiyacı olmamalıdır. Ben, geçmişte olduğu gibi kas hastalıklarına yönelik temel araştırmaları ömrümün sonuna kadar bir bilim insanına yakışır ağırbaşlılıkla ve bilim ahlakı kurallarına bağlı olarak sürdürmeye çalışacağım. Bir bilim insanının çalışma ve sonuçlarını yayınlayacağı bilimsel platform ve dergiler belirlidir. Eğer bir gün bir kas hastasını emeğim olan bir yöntemle ve klinik araştırmacılar ve hekimlerle birlikte tedavi edebilirsem ancak o zaman diğer hastalara da ulaşabilmek amacıyla basın mensuplarının yardımını isterim. 

Kas hastalıklarını daha iyi anlayabilme ve çözüm arama amacıyla yaptığım temel bilimler çalışmalarının ve sonuçlarının bu konuda başka beklentileri olan kimseler tarafınca çarpıtarak sansasyonel haber yaratılmasını üzüntü ve endişe ile izledim. Malesef bu haberler kas hastalarına umut aşılamakla birlikte, kaynakları son derece sınırlı olan ülkemiz araştırıcılarına da çok büyük zarar vermektedir. Türkiye'de kas hastalıkları ile mücadele eden çocuk nörolojisi uzmanı hekimlerin dışında bu alanda tedaviye yönelik temel bilimler araştırmaları yürüten çok az kişiden biri olarak bu kişiler adına sizlerden ve tüm kas hastalarından özür diliyorum. Bu açıklamamın tüm kas hastaları ve dernek üyelerine duyurulabilmesi amacıyla yardımlarınızı rica ederim. 

Saygılarımla,

Doç. Dr. Çetin Kocaefe
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı
Türk hekimler tıp tarihine geçecek bir buluşa imza attı. Ankara Üniversitesi Kök Hücre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Günhan Gürman, Prof. Dr. Alp Can ve ekibi Doç. Dr. Çetin Kocaefe, doktora öğrencileri Deniz Balcı ve Burcu Balcı Hayta’nın kök hücreden kas ürettiklerini açıkladı. Gürman, kas hastalıklarının ölümcül olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“Halk arasında adale erimesi olarak bilinen bu hastalığa ümit olacak bir yaklaşım yoktu. Tek çare kök hücreyle yeni kas üretilebilmesi ve insanların yeni üretilen kastan faydalanabilmeleriydi. Enstitümüz öğretim üyelerinden Prof. Dr. Alp Can ve ekibi, göbek kordonundan aldıkları kök hücrelere, gen aktararak eksik kas proteinini sentezlettirerek hastalığa dirençli yeni bir kas hücresi yapmayı başardılar. Bu çalışma kök hücre konusunda en saygın bilimsel dergilerden biri olan Stem Cell Reviews and Reports dergisinin Eylül sayısında yayınlandı.”

ALT YAPI ŞART
“Ankara Üniversitesi bünyesinde kuruluş çalışmaları yürütülen Kök Hücre Enstitüsü laboratuvar tesis çalışmaları sonuçlandığında bu konudaki çalışmaların hastaların tedavisinde kullanılma süresi çok kısalacak. Bu altyapı ile üretilen kas insana da uygulanabilecek.”

MERKEZ KURACAĞIZ
“Bizim şu anda Milli Emlak’tan beklediğimiz 100 dönümlük bir alan var. Bu alana Ulusal Mükemmeliyet Merkezi’ni kurmak istiyoruz. Bu merkezde, imkanların da artırılmasıyla çaresi olmayan hastalıklara çare bulmak için çok daha fazla çaba gösterebilecek. Bu merkez beyin göçünü de tersine çevirecek. Şu anda kısıtlı imkanlarla çalışan ama yine de bir başarıya imza atan Ankara Üniversitesi Kök Hücre Enstitüsü’nde çalışmak isteyen bilim insanları var. Böylece yurtdışındaki önemli bilim insanlarımız ülkelerine de dönmüş olacaklar.”

KANSER AŞISI ÜRETTİLER
Kök Hücre Enstitüsü meme ve kalın bağırsak kanserlerinin kök hücrelerine karşı aşı geliştirme konusunda büyük gelişme kaydetti. Enstitü, kendini yenileme kabiliyeti olmayan kıkırdak hücrelerini kök hücreden üretmiş, insan üzerinde de uygulama gerçekleştirmişti 


kordon bağıyla felç tedavisi

Beyin felci geçiren üç yaşındaki Saha Browne, ailesinin sakladığı göbek bağındaki kandan alınan kök hücrelerin vücuduna enjekte edilmesiyle görme, konuşma ve yürüme yetisinde ilerleme kaydetti.

Beyin felcinin ömür boyu süren tedavisinden kurtulmak ve olumlu sonuç almak için uygulanan yöntem, kök hücre tedavisinde bir ilk. ABD’deki Duke Üniversitesi’nde bir yıl önce gerçekleşen yöntemde, Saha’nın vücuduna enjekte edilen kök hücreler beyine girerek burada hasarlı dokuları tedavi etti. Ancak Tania ve Richard Browne çiftinin kızı, Saha henüz beyin felcinden kurtulmuş değil. 

Hürriyet

kök hücrede new dönem

Kök hücre uygulamalarında hastalara verilecek kök hücreler bundan böyle Sağlık Bakanlığı'ndan ruhsatlı merkezlerde üretilecek ve bu kök hücrelerin gerekli standartları taşıması sağlanacak.



Sağlık Bakanlığı Kemik İliği Nakli Bilimsel Komisyon Başkanı Prof. Dr. Osman İlhan, bir süre önce yürürlüğe giren İnsan Doku ve Hücreleri ile Bunlarla İlgili Merkezlerin Kalite ve Güvenliği Hakkında Yönetmelik ile kök hücre uygulamalarında yeni bir dönem başladığını bildirdi. 

Bu yönetmelikle Türkiye'deki kök hücre uygulamalarının Avrupa standartlarına uygun şekilde yapılmasının sağlandığını anlatan İlhan, ''Bu düzenleme gerek kök hücre uygulaması yapacak merkezlerin ruhsatlandırılması, gerekse hastalara verilecek kök hücrelerin güvenilirliği açısından çok önemli'' şeklinde konuştu. 

Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de son zamanlarda çeşitli hastalıkların tedavisine yönelik kök hücre uygulamalarının arttığına işaret eden İlhan, ''Bugüne kadar bu uygulamalarda kullanılan kök hücrelerin miktarı, kalitesi ve olası yan etkileri ile ilgili bir denetim mekanizması yoktu. Kök hücre uygulamaları bir umut olarak görülse de tedavide doğru merkezlerde üretilen doğru kök hücrelerin kullanılması hasta güvenliği açısından çok önemli. Aksi halde hastada istenmeyen yan etkiler ve olumsuz sonuçlar ortaya çıkabilir'' uyarısını dile getirdi. 

Kimi ülkelerde kök hücre uygulamalarında zaman zaman olumsuz sonuçlar ortaya çıkması üzerine bu konuda bir standardizasyona gidilmesi gereği duyulduğunu ifade eden İlhan, dünyada mevzuatla ilgili yaşanan gelişmeler konusunda şu bilgileri aktardı: 

''2 yıl önce İsrail bir çocuk, Moskova'da yapılan embriyonik kök hücre uygulaması sonrası gelişen beyin tümörü üzerine hayatını kaybetti. Bunun üzerine bununla ilgili bir standardizasyona gidilmesi tartışılmaya başlandı. ABD'de bu tip kök hücre çalışmalarında sağlık otoritesinden onaylı merkezlerde elde edilen kök hücreler kullanılıyor. Türkiye'de de artık bu yönetmelikle tedavide büyük önem taşıyan kök hücrenin kalitesi ve miktarı gibi konularda denetim olacak.'' 

Prof. Dr. İlhan, zaman zaman benzer kök hücre tedavisi uygulanan hastalarda farklı sonuçlar alındığını, bazı hastalar iyileşirken, bazılarında kötüye gidiş bile görüldüğüne dikkati çekerek, ''Bir omurilik felçlisine verilmesi gereken kök hücre bellidir. Farklı bir dokuya dönüşebilecek kök hücrenin kullanılmaması çok önemli'' şeklinde kullandı. 

Zaman

omurilik felçinde güzel bir adım

Doç. Dr. Ayhan Attar ve ekibinin Ankara Üniversitesi’nde 10 omurilik felçli üzerinde yürüttüğü kök hücre çalışmasının sonuçları bilim dünyasının en saygın dergilerinden Cytology’de yayımlanacak. Attar, kök hücre naklinde hiçbir yan etki belirlemediklerini söylüyor. 



Yaratılışın en önemli sırlarından kök hücre konusundaki bilimsel çalışmaların vardığı noktalar, daha katedilmesi gereken çok uzun bir yol bulunduğunu gösterse de, bu uğurdaki her adım umut katsayısını artırıyor. Doç. Dr. Ayhan Attar ve ekibinin, Ankara Üniversitesi’nde omurilik felçliler üzerinde yürüttüğü klinik program tamamlandı. Araştırmanın sonuçları üst düzeyde saygınlığa sahip Cytology adlı uluslararası bilim dergisinde yayımlanacak. Dünyayla paralel çalıştıklarını söyleyen Doç. Attar, Sağlık Bakanlığı’ndan izin alır almaz Faz 2 aşamasına geçeceklerini belirtiyor. Kök hücre, kamuoyuna lanse edildiği gibi basit değil; son derece kompleks. Attar; “Kök hücre, bu hücrelerin genel adı. Altında alt başlıkta farklı hücreler var ve bu alt grup hücrelerden hangisinin yan etki riskinin minimum, iyileştirme şansının en fazla olduğunu henüz bilmiyoruz.” diyor.

-Faz 1 çalışmasına seçtiğiniz 10 omurilik felçlinin ortak özellikleri nelerdi?

Bu çalışmaya seçilen hastaların hepsinin ortak özelliği yaralanma sonucu omuriliklerinin ileri derecede hasarlı olması ve kendi kendilerine iyileşme şansları en az hasta grubu dediğimiz ASIA A grubunda olmalarıdır. Bu hastalarda bile yüzde 4 oranında kendi kendine omuriliğin iyileşme şansı vardır. Çalışmada amaç bu oranda bir değişiklik olup olmadığını not almaktır. Çalışmanın asıl amacı kullanılan hücrelerin yan etki oluşturup oluşturmadığını görmektir. Tabii ki bu arada hastalarda ameliyat sonrası oluşabilecek düzelmeler işlemin lehinde artı puan olarak değerlendirilmektedir.

-Çalışmadan umduklarınız gerçekleşti mi?

Bu çalışmada amaç özellikle yan etki araştırması idi. Şu ana kadar kaydedilmiş hiçbir yan etki gözlemlemedik. İyileşmeler olması herkesin ortak dileği. Fakat bilinmesi gereken bir şey daha var ki kök hücre sadece bu hücrelerin genel adı. Altında alt başlıkta farklı hücreler var ve bu alt grup hücrelerden hangisinin yan etki riskinin minimum, iyileştirme şansının en fazla olduğunu henüz bilmiyoruz.

-Dünyada sizinle birlikte omurilik felcinde kaç araştırma yürütüldü? Sonuçlarını biliyor musunuz? Çalışmanızı herhangi bir bilimsel kongrede anlattınız mı?

Bu çalışma ile ilgili ön bilgileri Ulusal Mezenkimal Kök Hücre Kongresi’nde ve Boston’da yapılan Dünya Beyin Cerrahisi Kongresi’nde sunmuştuk. Çalışmamızın yayımlanacağı Cytology Dergisi saygınlığı çok yüksek bir dergi. Yayın sonrası hasta sayılarının da artmasıyla uluslararası ve ulusal bilimsel toplantılarda konu ile ilgili konuşmalar ve sunumlar yapacağız.

-Faz 2 çalışmasında neleri araştıracaksınız?

Ekibimizle yeni bir çalışmanın içeriğini tartışıyoruz. Etik kurul ve Sağlık Bakanlığı izinleri sonrası tekrar sayı artırımı veya yeni bir proje yapabiliriz.

-Faz 3’te ne olacak?

Şu anda henüz Faz 1 çalışmaları devam ediyor. Kontrollü gruplarla karşılaştırmalı çalışmalar omurilik yaralanmasında tartışmalı bir durum. Bunu bilimsel kurullarda tartışmak gerekir.

-Omurilik felcinde kullanılan kök hücre vücudun neresinden elde ediliyor? Hücreleri nerede işliyorsunuz? Hastalardan ücret alınmıyor ve üstelik riske karşı sigortalanıyorlar. Sağlık Bakanlığı’nın klinik araştırmalarda ince eleyip sık dokumasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kök hücreleri hastaların kendi kemik iliklerinden elde ediyoruz. Şu anda yürüttüğümüz çalışmalarda hücreleri laboratuvarda işlemedik. İşlendiğinde otogreft özelliklerini kaybedebiliyorlar. Yan etki riskinin artma ihtimali var. Ama potansiyel olarak bu hücreler daha aktif. Bunu değerlendiririp tartışıyoruz ekipçe. Sağlık Bakanlığı’nın tutumu için olumsuz düşünmüyorum. Bu konu suiistimale çok açık. Ülkemizde daha önce tüm felçlileri yürüttük, her derde deva diye işlemin pazarlandığını ve hastaların mağdur edildiğini biliyoruz. Umut tacirliğinin önlenmesi adına bilim dışı araştırmalara izin verilmemeli.
Başka hangi alanlarda kök hücre araştırmaları yürütülmekte?

Özellikle inme (felç), Parkinson, ALS, MS ve Alzheimer’da...

-Kök hücre çalışmalarına ilişkin yakında Türkiye’de bir kongre gerçekleşecek mi?

Ekim’de Samsun’da uluslararası bir kök hücre kongresi var. Burada yurt içi ve dışından araştırmacılar sunum yapacaklar.

Aksiyon

ödtüden felçlilere umut

ODTÜ'lüler felçlilere umut oldu 

ODTÜ'lü araştırmacılar vücutta yenilenemeyen sinir hücrelerini kök hücrelerden elde etti. Hazırlanan prototip yapı tavşanlar üzerinde başarılı olursa felçli hastalar tedavi edilebilecek 

19/04/2009
SELMA KASAP 

ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vasıf Hasırcı başkanlığındaki ekip, kök hücreleri farklılaştırarak elde edilen sinir hücrelerini "fotolitografi" ve "elektroeğirme" yöntemlerini kullanarak organize doku olmaya elverişli bir biçimde yönlendirmeyi başardı. 
Sinir sistemi hasarları için önem taşıyan çalışmanın bundan sonraki aşamasında söz konusu sinir hücrelerinin oluşturduğu 3 boyutlu yapı, tavşanlar üzerinde denenecek. 

Prof. Dr. Hasırcı, günlük hayatta rastlanan kazalarda sinir sisteminin alabileceği mekanik, ısıl ya da kimyasal darbelerin merkezi ya da periferal sinir sisteminde tedavi edilemez hasarlara yol açabileceğini bildirdi. 
Bu gibi durumların sonucunda, pek çok insanın yaşam kalitesini etkileyen istemli hareket, hafıza, konuşma gibi yeteneklerini kaybedebildiğini aktaran Hasırcı, bunlar arasında bulunan omurilik yaralanmasının hasar boyutu ve derecesine göre kendiliğinden iyileşmesi mümkün olmayan bozukluklara neden olduğunu belirtti. 

Hasırcı, Türkiye’de omurilik yaralanmalarının sıklığına ait sağlıklı istatistiksel verilerin bulunmadığını, ancak yayınlanan çok merkezli bir çalışmada 1992 yılında travmatik omurilik yaralanması görülen hasta sayısının 581 ve hastalığın yıllık görülme sıklığının ise milyonda 12,7 olarak bildirildiğini aktardı. 

ABD’nin National Spinal Cord Injury Statistical Center tarafından 2005’de yayınlanan verilerin, ABD’de her yıl 10 bin yeni vakaya rastlandığını gösterdiğini anlatan Hasırcı, verilere göre bu hastaların ortalama hastane masraflarının 95 bin dolar, ayrıca iyileşme ve rehabilitasyondan sonra ortalama yıllık masraflarının da yaklaşık 14 bin dolar olduğunu kaydetti. Hasırcı, bu verilerin ışığında yirmi beş yaşındaki bir hastanın yaşam boyu ortalama sağlık giderlerinin, 620 bin2 milyon 800 bin dolar arasında değiştiğini söyledi. 

Merkezi sinir sistemi hasarlarının yanı sıra, periferal sinir sisteminde de travma sonucu oluşan hasarların oldukça yaygın olduğuna işaret eden Hasırcı, ABD’de periferal sinir sisteminde meydana gelen travmalar sonucunda her yıl 50 binden fazla nörolojik cerrahi işlem uygulandığını dile getirdi. 

SİNİR SİSTEMİNİN YENİLENMESİ 
Prof. Dr. Vasıf Hasırcı, merkezi sinir sisteminde, hücrelerin çoğalamamasından dolayı dokunun kendini yenilemediğini, periferal sinir sisteminde ise ancak bir santimetreden daha kısa olan sinir kopmalarında sinir uçlarını dikerek birleştirmenin mümkün olduğunu ifade etti. 
Periferal sinir dokusundaki hasarlarda dokunun yenilenmesinin mümkün olmadığını kaydeden Hasırcı, bu durumda yapılan uygulamalarla ilgili şu bilgileri verdi: 
"Bu eksiklik, otolog sinir grefti ismi verilen ve hastanın vücudundaki başka bir bölgeden alınan sağlıklı bir sinir dokusuyla yapılan aktarımla tedavi edilmekte ya da biyolojik veya sentetik malzemelerden yapılan bir sinir kılıfı ile zarar görmüş bölge kendiliğinden iyileşmeye doğru yönlendirilmeye çalışılmaktadır. 
Şu günlerde ABD Gıda ve İlaç Yönetimi (FDA) tarafından onaylanan biyolojik kaynaklı çeşitli sinir yapıları 3 santimetreden kısa sinir boşluklarını doldurmakta köprü ya da kılıf olarak kullanılabilmektedir." 
Hasırcı, otolog sinir dokusunun yeterli olmaması ve kullanılmakta olan yapay sinir yapılarının uzun sinir boşluklarını doldurmada başarısız kalmasının ve doku rejenerasyonunu sağlayamamasının, yeni bir yaklaşım olan "sinir doku mühendisliği" alanındaki çalışmaları hızlandırdığını kaydetti. 

SİNİR KAYIPLARI İÇİN BÜYÜK ADIM 
Hasırcı, ODTÜ laboratuvarlarında yürüttükleri hasar görmüş veya fonksiyonlarını kaybetmiş doku ve organların, hücre içeren biyomateryallerin tasarımları ve implante edilmeleri ile yenilenmesini veya işlevlerini yerine getirmelerine yardımı amaçlayan doku mühendisliği çalışmaları kapsamında yapay kemik, kıkırdak ve yapay kalp kasının yanı sıra yapay sinir dokusu üretimi çalışmaları yürüttüklerini anlattı. 

Hücrelerin "hücre dışı matriks" üzerinde tutunup yaşadıklarını dile getiren Hasırcı, "Sinir doku mühendisliği çalışmalarında da hücrelerin doğal dokudaki gibi yapılanmalarını sağlamak amacıyla üç boyutlu gözenekli, lifsi ya da üzerinde kanallar olan zarlar kullanılmakta. Bu yapılar hücrelerin yaşamsal fonksiyonlarını doğal ortamdakine benzer biçimde olmalarını sağlamayı hedeflemektedir" bilgisini verdi. 

Hasırcı, laboratuvar ortamında yapay sinir dokusu çalışmalarında doğal sinir dokusunu taklit edecek boyutta lifler ve mikro-desenli polimerik zarlardan oluşan hücre taşıyıcıları kullanarak hücrelerin yönlenmesini sağlayıp, sinir kopmalarında oluşan boşluğu doldurabilecek bir doku oluşturma çalışması yürüttüklerini kaydetti. 

Hücre kaynağı olarak mezenşimal ve sinir kök hücrelerinin alınıp sinir hücresine farklılaştırıldığını bildiren Hasırcı, elde edilen sonuçların topografik ipuçlarının yardımıyla hücrelerin polimerik desenli filmler ve liflerde çoğalıp, iyi bir şekilde organize olup yönlenebildiğini gösterdiğini belirtti. Sinir dokusu oluşturma çalışmalarının doktora öğrencisi Deniz Yücel’in, Ocak 2009’da doktora tezini tamamlamasıyla önemli aşamalar kaydettiğinin altını çizen Hasırcı, ürettikleri prototip yapının biyolojik ortamda davranışını sınayabilmek için tavşanlar üzerinde deneme çalışmalarını başlatacaklarını sözlerine ekledi.

Radikal